13 Mayıs 2010 Perşembe

ÇOCUK

Hiçbir zaman insanların neden evlenip çocuk yaptıklarını hadi çocuk yaptınız neden hayatlarını onlarla uğraşarak geçirdiklerini anlamamışımdır. Neden derseniz; çünkü çocuksuzken insan kendisine zaman ayırır da ondan. Yani fazladan birini düşünmek niyedir. Onunla sevinmek onunla üzülmek?

Anladım bunu yakın zamanda. Çünkü artık ben de bir babayım. Veya babaydım emin değilim. Bencillik insanı çoğu zaman çoğu şeyden kurtarıyor. Kurtaramadığı tek şey ise yalnızlık. Belki bu bir tercihtir orası muamma. Ama yalnız olmak güzeldir yahu. Veya ben buna alışmışım bilmiyorum. 6 yaşından beri evde tek başına kalan, yemeğini kendi yapan, sorunlarını başkalarına anlatmayı zayıflık olarak gören bir adamdan, en iyi arkadaşını 6 yaşından beri kendisi olarak gören bir adamdan başka bir şey beklememek gerekir diye düşünüyorum.

Hayır bekledi insanlar. Benden hep başkalarını düşünmemi beklediler, istediler. Öyle göründüğüm zamanlarda hatta buna inandıkları zamanların hemen ardından onları terk etmelerimi gördüler. Teker teker gittiler yanımdan. Serde yalnızlık var ya takmıyoruz çok da önemli değil. Sonuçta en yakın arkadaşını kendisi olarak gören birinden nasıl bekleyebilirsiniz ki biri için üzülmesini?

Sonra sonra insan anlıyor ki bir başkasını sevememek sadece kendine değer vermek seni iyice köşeli bir hale sokuyor. Hani köşeler sivri olur ya o hesap. Ayak parmağını sehpanın kenarına çarparsın da nasıl acır; öyle işte bana çarpan da öyle acıtıyordu canını. Ama sonra kaybeden kim oluyordu ki? Serçe parmak sehpaya çarptığında acısı bir süre devam edip sonra ortadan yok oluyordu ama sıkıntı veren sehpa bir süre sonra ortadan kayboluyordu.

Sonra sehpayı sattılar. Sehpa direndi gitti kendi kendisini satın aldı. Başka bir ev buldu kendisine. Pinokyo’ya benzedi tamam farkındayım ama burnum uzamıyor bunları yazarken. Yalan söylemediğimden değil aksine çok söylediğimden uzamıyor burnum pek.

Neyse sehpaya geri dönelim. Sehpa kendisini kanıtlamaya çalışırken aslında sehpa olmaktan hiç çıkamadı. Belliydi yani işlevi. Sadece köşeli kenarlarını kimse yontmak için uğraşmadı. Sadece canları acıdığında sehpayı bir kenara çekmeye çalıştılar.

Sosyal hizmet uzmanı bir babaya sahip olduğum halde çocuğum olduğunu öğrenmem o doğduktan ancak 5 ay sonra olmuştu. Bu pek iyi bir şey değil. Gece içkili eve gelip ancak o zaman çocuğunu seven babalar gibi göründüğümün farkındayım. Ama asıl o baba güzeldir biliyor musunuz? Öyle görmüştür çünkü; sert olmayı öğrenmiştir. O sertliğinden taviz vermek istemez asla. Çok saçma gelebilir ama mükemmel baba sıfatını hak etmeyi zayıflık olarak görür.

Dedim ya ben bunu anladığımda üzerinden 5 ay geçmişti. Sonrasında ise mükemmel baba sıfatını yerine getirmek istedim. Zorunluluktan değil gerçekten istediğimden. Fakat sadece gece o uyurken gördüğüm çocuğum beni tanımıyordu. Bundan doğal ne olabilirdi? Bilmiyorum bir şeyler olmasını isterdim. Yani bu anormal bir durum olsun. Çocuk beni gördüğünde evet aslında bu adam benim babam ve beni seviyor ona karşılık vermeliyim deseydi.

Olmadı. Beni hiç tanımadı. Sonra… Sonrası malum. İnsanların neden çocuk yaptıklarını ve neden onunla mutlu olduklarını veya üzüldüklerini anladım. O bir çocuktu ve geceleri bile olsa onun için endişelendim. Bunu kimse görmese de bunu yaptım. Onun için uğraştım. Ve evet şimdi anlıyorum insanlar neden çocuklarını hayatlarının merkezlerine koyuyorlar. Çünkü sıfırdan yarattığınız ve büyümesini izlediğiniz bir şeyin bir anda yok olması sizi darmadağın ediyor. Bunun adını da öğrendim. Tek bir kelime “emek”.

İşbu yazının tüm hakları artık yalnızlığıma aittir. Feridun babaya da buradan selam ederiz…