6 Ekim 2009 Salı

BEYİN GÖÇÜ

Bütün ülke alarma geçmişti. Polisin dışında asker ve gizli servis de iş başındaydı. Bunlar yetmiyormuş gibi haberlerde her akşam benden bahsediliyordu. Halk da artık örgütlenmiş ve iyiden iyiye çığrından çıkmıştı.

Cem Garipoğlu mu? Hayır o değil. Bana ne zaten ondan. Ben kendimden bahsediyorum. Param da suyunu çekmek üzere. Biran önce başbakanla iletişime geçmeliyim veya bir şekilde internete girmeliyim…

Internetle ilk tanışmam 12-13 yaşlarında oldu. 56k modem ve 146’nın dayanılmaz hızı ayrıca cep yakan faturalarının olduğu dönemler. Aslında pek de çakmam bilgisayar işlerinden. Bizimkilerden habersiz porno siteler falan işte.

Sorunlar 4 şubat 2007’de başladı. 18’ime girdiğim gün… Sabah kız arkadaşımın “iyi ki doğdun.” Mesajıyla uyandım. Sömestr tatile nedeniyle evde pinekleyeceğim bir gündü. Akşam için bir şeyler planlamıştı. Saat 12 gibi Okan geldi eve. Okan demişken; kendisi en yakın arkadaşım. Aynı okulda ve aynı dershanedeyiz.

Eve gelir gelmez karı kız muhabbetine başladı. Dün akşam bir porno izlemiş onu gösterecekmiş falan… Internetten siteye girdi gösterdi. Pek ilgimi çekmedi. Doğum günümde bir erkekle porno izlemek istemiyordum.

Okan’ın model uçaklara ilgisi vardı. Geçen gün gördüğüm bir siteyi göstermek istedim. Sitenin adını arama çubuğuna yazdım ve enter’a bastım. O siteye takılırken ben de içeri geçip bir şeyler atıştırdım.

ÖSS senesinin belki de tek güzel yönüydü bu gece. 18’ime girmiştim ve ilk kez doğum günümü barda kutlayabiliyordum. Tabi ergenlik ve görmemişlik psikolojisiyle alkolü biraz fazla kaçırdık. O gece beni almaya babam geldi. Yatağa girdiğimde başım çatlayacak gibiydi.

…Biran önce başbakanla iletişime geçmeliyim veya bir şekilde internete girmeliyim. Sakallarım o kadar uzadı ki kaşıntısı beni öldürecek. Saçlarım da bitlendi. Nefesim kokuyor. Açım. Bu geceyi şehre çok da uzak olmayan bir köyde ahırda geçireceğim.

Reşitliğin pek de bir numarası yokmuş. En azından 5 şubat sabahı böyle düşünerek uyandım. Öğlen dersaneye gittim; Okan da ordaydı. Laf arasında “abi internet sitesinin adını yanlış giriyorum sanırım evde. Bir türlü açılmadı o model uçak sitesi.” Dedi. “nasıl açılmadı?” dedim. “mahkeme kararıyla engellenmiş.” Dedi. Anlam veremeyip etüte girdim. Muhabbet orda kapandı.

Hande bugün bize geldi. Hala göğüslerinden fazlasını açmıyor. Gösterip de vermemek bu olsa gerek. O gittikten sonra internette birkaç porno sitesinde dolaştım. Yoksa hayalarım ağrıdan patlama noktasına gelmişti. İşimi gördükten sonra birkaç test çözdüm. Hızımı alamayıp bir kez daha girdim internete. Ama açılış sayfam mahkeme kararıyla engellenmişti. Nasıl yani Google’ı mı engellemişler? Neyse; 2 saat önce girdiğim sitelere tekrar girmek istedim; ama hayır onlar da engellenmişti. Başka siteye girmeye korktum ve bilgisayarı kapattım.

Takip eden bir sene boyunca internete hiç girmedim. Üniversitede de ayrılmamıştık Okan’la. Aynı evde kalıyorduk. Bir gün “can gelsene abi youtube’da süper bir video var, onu göstericem.” Dediğinde irkildim. “abi ben bakmasam.” Dedim. Zorla geçirdi bilgisayarın karşısına. Videoyu açtığında gözüm kapalıydı. “napıyorsun lan sen?” dedi. Bir şey söylemedim. Yavaşça açtım gözlerimi ve videoyu izledim. O kahkahalar atarken ben youtube’un da kapanacağını biliyordum. Sadece tebessüm ettim.

Ertesi sabah Okan koşarak uyandırdı beni. “abi nolmuş biliyor musun?” dedi. Sakince “youtube mu kapanmış?” dedim. “yoo bizim serhat varya onu hande’yle görümüşler.” Dedi. “peki ya youtube?” dedim. “ne youtube’u lan. Niye taktın sen buna bu kadar? Daha demin girdim kapandığı falan yok.” Dedi. “ne?” diye bağırdım ve fırladım yataktan. Hemen bilgisayarı açıp youtube’a girdim; gerçekten açıktı…

Sonunda kabus bitmişti. Kapanmamıştı. Ama sonra…

…şehre çok da uzak olmayan bir köyde ahırda geçireceğim… pek uyuyamadım. Zaten saat 5’te ayaktaydım. Şehre inip bir tren bileti aldım. Şimdiye kadar kimse tanımamıştı. Ankara’ya doğru yoldaydım artık.

Ama sonra Hürriyet’in sitesinde o haberi gördüm; “youtube da kapatıldı!”. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Demek ki olay bakmak da değil enter’a basmaktaydı. O zaman Hürriyet’in sitesi de kapanacaktı ben çıkınca. Her şey okadar çılgın bir hal almıştı ki…

Kendimi tutamadım ve gerçekten emin olmak için facebook, twitter ve yahoo’ya da girdim. Hepsi yasaklandı birden bire. Yine duramadım ve msn’e girdim. Ve evet doğru tahmin; türkiye’deki milyonlarca msn kullanıcısı msn üzerinden iletişim kuramıyordu artık.

Kendimi dışarı attım ve birkaç saat dolaştım. Eve döndüğümde Okan çok kızgındı. Kapatılan siteler onu çılgına çevirmişti. “okan sana bir şey anlatmalıyım.” Oldu ilk lafım. Yarım saat sonra Okan bana anlamsız gözlerle gülüyordu. “gel de inanmanı sağlayayım.” Dedim. Bir internet sitesi söylemesini istedim. Rastgele bir site söyledi girdim çıktım ve bir daha girdiğimde site kapatılmıştı. Bir site daha söyledi; aynı şey…

Saat 7.30’da onu televizyonda gördüm. Beni tüm türkiye’ye ispiyonlamıştı. Paramı ve sırt çantamı alıp hemen evden çıktım. Apartmanın köşesini dönerken bir çok polis apartmana giriyordu. Ailemi aradım bana çok kızgındılar. Yardım istedim ama annem “onu biliyormusun.net’e girmeden önce düşünecektin.” Dedi. Demek insanlar için internet bu kadar önemli olmuştu.

3 aydır haberlerde hep ben vardım. Neredeyse tüm ülke kendince bir site için benden şikayetçiydi.

…Ankara’ya doğru yoldaydım artık. Trenin tuvaletine girdim ve bütün yol orda kaldım. Dikkat çekmemeye çalışarak bir telefon kulübesine girdim ve başbakanlığı aradım. Telefondaki kadın bana inanmadı.

TBMM’nin önüne gittim. Bir gazeteciyi köşeye çektim ve beni televizyona çıkarmasını böylece rating kazanabileceğini söyledim. Hemen kabul etti. Beni star tv’nin Ankara binasına götürdü. 2 saat sonra uğur Dündar da oradaydı. İstanbul’dan özel uçakla gelmişti. Tek şartım önünde internet bağlantısı olan bir laptop’ın durmasıydı.

Her şeyi kabul ettiler ve flash haberle canlı yayındaydık. Uğur Dündar başlarda arena günlerini hatırlayarak bitli saçlarımı şöyle bir süzdüyse de elimdeki laptop’tan ötürü ağzını açamadı. Şimdi tüm türkiye’ye sesleniyor ve suçsuz olduğumu peşimi bırakmaları gerektiğini analtıyordum. “başbakanı bağlayın onunla görüşeceğim.” Dedim. Hemen başbakan bağlandı telefona. İşte şimdi canlı yayında başbakanla konuşuyordum. “başbakanım kolluk kuvvetlerini geri çekin benim bir suçum yok. Eğer çekmezseniz Mirc’e girer ve türk erkeklerinin tek sosyal iletişim kaynağını ellerinden alırım. Onları artık çok girilmese de yonja ve hi5 izler…” başbakan “bana ne!” dedi sadece. “başbakanım bakın vakit ve zaman gazetelerinin sitelerine ve bütün yeşil sermaye ve cemaat sitelerine de girerim.” Dedim. “bana ne ben yasaklı sitelere girebiliyorum. Tunnel var, yavaş mavaş ama hallediyorum.” Dedi ve telefonu kapattı. Kozlarımı elimden almıştı resmen adam!

Hemen Amerikan başkanını bağlamalarını istedim. Zaten tüm dünya tanıyordu artık beni. İnanmayacaksınız ama biraz sonra telefonda barrack’la konuşuyordum. Bir futbolcu edasıyla; “başkanım beni al!” diyerek başladım söze ve devam ettim; “yoksa dns ayarlarımı amerika’ya göre değiştirir ve size de yasaklatırım siteleri.” Dedim. 10 dakika sonra SWAT’lar beni binadan kaçırdılar. 20 dakika sonra ise Air Force One’da Obama’yla beraberdim.

Şimdi Hawaii’deyim. CIA adına onların istedikleri siteleri veya başka ülkelerdeki siteleri yasaklatıyorum. Her yıl hesabıma 15 milyon dolar yatıyor. Ülkemi çok özledim! Demeyi çok isterdim ama söyleyebileceğim tek şey; “yaşasın beyin göçü.”. kulağımda “living in america” şarkısı çalınırken bu söz gerçekten iyi oldu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder