28 Eylül 2009 Pazartesi

ISSIZ ADAM OLMAK

Bence ıssız adam filmi beni anlatıyor. Ne kadar sevsem de bir kadına bağlı olmak bana göre bir şey değil. O yüzden bu gece yalnızlığımın 8. ayını geçiriyorum. Issız adam’dan tek farkım ise o her gece başka bir kadınla olurken ben en fazla küçük beyoğlu’nda bira içiyorum.

Filmi bitirip bilgisayarı açtım. 3 kıza msn’den “slm” yazdım. Biri durumunu meşgul yaptı; biri çevrimdışı oldu; bir diğeri ise “şu anda müsait değilim sonra konuşsak.” Yazdı. “tamam canım.” Dedim. Bence kızlar kendilerine “canım” denmesinden çok hoşlanıyorlar. Kızlarla erkeklerden daha iyi anlaşabiliyorum. Çok yakın bir arkadaşım var ismi; Özge. Aslında ondan çok hoşlanıyorum. Ama açılamadım. Bence o da benden hoşlanıyor ama arkadaşlığımızın bozulması korkusu ona engel oluyor. Hatta doğum günümde bana bir saat hediye etti. Bence bir kadın sadece sevdiği adama saat alır…

Saat 3 gibi özge’ye mesaj atıyorum; “slm cnm nbr?”. 22 dakika sonra cevap geliyor; “pek ii diil senden nbr?”. “aa.. neyin var cnm?” diyorum 2 dakika sonra. 14 dakika sonra; “ya can içimde bişeyler var. Artık saklayamayacağım. Yarın buluşsak bir şeyler içsek, anlatsam.” Diyor. 3 dakika sonra “tmm cnm tabi buluşuruz. Nerde buluşalım? Yemek de yeriz istersen. Sen sıkma canını bebişim.” Yazıyorum. Cevap gelmiyor… 36 dakika sonra çaldırıyorum. Çaldırdıktan 11 dakika sonra mesaj geliyor; “8 gibi burger’ın önünde.” Diyor. 2 dakika sonra “tmm cnm bnm sen düşünme şimdi. Uyumana bak. Hadi iyi uykular öptüm tatlı rüyalar.” Diyorum.

Saat 05.13. bir sigara yaktım ve yarını düşünmeye başladım. Sonunda istediğim kadın da beni istiyor. Bir şeyler içtikten sonra eve de atarım… bence özge daha önce yapmıştır… yani öyle bir kız. Devamlı göğüs dekoltesi vardır. Kızıl saç yeşil göz… bacakları o kadar güzel ki kaç kez mini etek giymesi için dua ettiğimi hatırlamıyorum. Yarın giderken bir kutu kondom alsam iyi olur. Sigaramı söndürüp uyuyorum…

Uyandığımda saat 16’ydı. Buluşmaya 4 saat kaldı. Gidip duş aldım. Koltuk altı kıllarımı kestim ve bilirsiniz işte… etek traşımı oldum. Gece beni bekliyor… bir sigara yaktım ve pizza sipariş ettim. Pizza gelene kadar yatağı düzenledim. En yeni ve temiz nevresim takımını serdim. Evi temizledim. Pizzayı yerken msn’de seçil’e “slm cnm nbr?” yazdım. “ii saol senden nbr?” yazdı. “ben de iyi nasıl gidiyor?” dedim, bir şey yazmadı. İki kere titreşim yolladım, sonra çevrimdışı oldu.

Saat 18.30 gibi dolabı açtım. Bir kot giydim, üzerine ise bir tshirt. Ama tshirt fikri pek hoşuma gitmedi. Gömlekte karar kıldım. Hem böylece özge gömleğimin düğmelerini tek tek açacak ve çok daha heyecanlı anlar yaşayabilecektik. Ayna karşısına geçtim. Hay aksi şeytan! Neden önemli zamanlarda şu saçım istediğim gibi olmaz ki? Saçımı yıkadım ve şekil vermeye çalıştım. Yine istediğim gibi olmadı. Bir kez daha yıkadım ve şekil verdim. Bu sefer güzel olmuştu. Çakma parfüm dolduran bir mağazadan aldığım davidoff marka parfümü de sıktım.

Kapıyı çekip dışarı çıktım. Evden çıkarken saat 19.20’ydi. unutkan biriyimdir ama bu sefer her şey dört dörtlüktü. Yatağı bile hazır etmiştim. Beşiktaş’ta yürümeye başladım. Bir eczaneye girdim ve çilek aromalı prezervatif istedim. “en büyük boyundan olsun.” Diye de ekledim. Bence kızlar prezervatifi çıkarırken büyük olmasından etkileniyorlar. Prezervatifi özge’nin elleriyle taktığını hayal ettim. Müthiş bir his olmalıydı. Eczaneden çıkıp taksiye bindim. Burger’ın önüne geldiğimde saat 19.50 civarıydı.

Saat 20.10 olmuştu ama özge ortalıklarda yoktu. Aradım açmadı. Mağazaların vitrininden kendime baktım ama saçım evden çıkarkenki gibi değildi. Her rüzgarda bozulmak zorunda sanki değil mi? Bir sigara yaktım ve özge’nin ne giyeceğini düşündüm. Mini etek giymesini umuyordum. Üzerine de askılı bol dekolteli bir bluz. Umarım o göğüsler destekli sütyen harikası değildir. Ama yok olamaz; gerçekten müthişler…

Saat 20.53. işte geliyor. Ama üzerinde bir kot var. Biran hayal kırıklığına uğradım. Ama üst taraf yine müthiş. Selamlaşırken sulu sulu öptüm. Nereye gideceğimizi konuştuk ayaküstü. Açıkçası çok da umrumda değildi… benim gözlerim onun dekoltesindeydi. Pi’ye gitmeye karar verdik.

Bir masaya oturduk. Karşısına geçmek yerine yanına oturmaya tercih ettim. Biralarımızı içerken o anlatmaya başladı; “ozan’ı hatırlıyor musun?”. Açıkçası neyle karşılaşacağımı bilmiyordum ve böyle bir başlangıç da hayal etmemiştim. Sadece “evet” dedim. “ben ondan çok hoşlanıyordum.” Diye devam etti. “bir akşam ona içmeye gittim. Her şey mükemmeldi. Bir ara beni öptü; ben de karşılık verdim. Sevdiğim adamın kollarındaydım. Sarmaş dolaş… bir yandan içiyorduk arada bir öpüşüyorduk. Çok güzeldi.” Ne diyeceğim konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Her şeyi planlamıştım ama o ozan dallaması tüm planlarımın içine ediyordu. “ee.. sonra?” diyebildim. “sonra baya sarhoş olduk. Sevişmeye başladık. Bakire olduğum için henüz içime girmesini istemediğimi söyledim. Ama dinlemedi girmeye çalıştı. Boğuştum biraz ama zorla girdi içime…”. Biraz sustu bir yudum bira aldı gözünden bir damla yaş düştü ve devam etti; “sonra ses etmedim. Ama ertesi gün yüzüme bakmadı bile. -Sarhoştum oldu bir kere- dedi. Sonunda da -seninle olmazdım yoksa.- dedi.”. bunu söleyip bana sarıldı ve ağlamaya başladı.bir kaç boş teselli cümlesi saydım. Sonra düşündüm; ozan’a gittiyse bana da gelir. Hatta ozan’ı unutmak için bu gece bana geldi…

Zaman geçtikçe içkinin etkisiyle iyice yakınlaştık. Fazla içmiyordum ama onun biraz daha içmesi için dua ediyordum. Bir iki kez yanlışlıkla olmuş gibi göğüslerini elledim. Tam da hayalimdeki gibiydi. Ozan’a biraz daha sayıp sövdüm. Bu hoşuna gitmişti. “saat geç oldu. Artık karşıya geçme bu halde. Bana gel bende kalırsın.” Dedim. Mırın kırın etse de kabul etti. Saat 2 gibi hesabı istedik. Kahretsin param yetmedi… kalanı özge ödedi.

Meydana çıkıp bir taksi çevirdik. Taksim’deki taksi sayısı sanırım tüm yurt genelinden daha fazla. O taksiye binmekten vazgeçip gümüşsuyu’na doğru yürüdük ve the marmara’yı biraz geçince taksi çevirdik. “beşiktaş’a…” dedim kendimden emin bir sesle. Özge sızdı takside. Evin önüne geldiğimizde özge’nin çantasını açtım para çıkardım ve taksiciye uzattım. “üstü kalsın.” Dedim. Taksici alaycı bir ifadeyle “ablaya da bir sorsaydık keşke.” Dedi. Özge’yi uyandırdım ve evin kapısına geldik.

Evin kapısını açmak için elimi cebime attım. Anahtarım yanımda değildi bütün ceplerimi karıştırdım ama yoktu işte. Yatağı düzeltmeyi hatta kıllarımı bile akıl etmişken anahtarı evde unutmayı akıl etmemiştim. Özge “ bir sorun mu var?” dedi. O sırada apartmanın otomatı söndü. Buraya kadar gelmiştim ve bir anahtar yüzünden hayallerimden olamazdım. Özge’yi tuttum ve öpmeye çalıştım. Bir yandan da elimi bluzundan içeri attım. Özge sessizce “can ne yapıyorsun?” dedi ve beni itti. “hadi özge bunun için gelmedik mi?” diyip tekrar atıldım. Bir tokat attı ama bu beni durduramadı. İmdat diye bağırdı. Apartmandakilerin uyanmasından korkarak geri çekildim. “sen sapığın tekisin.” Diyip aşağı koşmaya başladı. Ben de peşinden koştum, tam kolunu tutacakken dengemi kaybettim ve merdivenlerden aşağı yuvarlandım. Bacağım kanıyordu.

Ne yapacağım diye düşünürken haldun’u aradım. Haldun benle aynı bölümden; iyi çocuktur sever de beni… uykulu bir sesle açtı telefonu. “anahtarımı unutmuşum sana gelebilir miyim?” dediğimde cevabı “iyi gel.” Oldu. Saat 4 gibi haldun’daydım. Kapıyı açtı ve “ben uyuyorum sen takıl.” Dedi. Koltuğa oturdum ve bir sigara yaktım. Özge’nin ne kadar basit bir kız olduğunu düşündüm. Ozan’la yatmıştı ama benle yatmadı. Ne olurdu sanki? Ama belki de sarhoşluktan böyle yapmıştır diye düşündüm. Yarın arar diye düşünüyorum. Haldun’un bilgisayarı açıktı. Kucağıma aldım. msn oturumu açık kalmıştı. Ozan’la konuşma penceresi de açıktı. Yazdığını okudum; “can malı anahtarını unutmuş bana geliyormuş. Puff bir bu eksikti. Kurtulamadım şu heriften.”.

Kalktım kapıya yöneldim, kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Bir bankamatikten para çektim ve yolda gördüğüm travestiyle anlaştım. “Evin var mı?”dedi. “yok.” Dedim. “Sorun değil yıldız parkı’na gidelim.” dedi. Kabul ettim… ben gerçekten “ıssız adam”dım…

4 yorum:

  1. ıssız adam filmini sevmeyip ıssız adam gibi hissetmek ilginç bir durum...yazını okurken arka fonda 'yalnız adam,tek başına..'adlı şarkıyı duyar gibi oldum!:)

    YanıtlaSil
  2. hikayelerde asla kendimi kahramanlarımla özdeşleştirmem:) ordaki can ben diilim:)

    YanıtlaSil
  3. :) özdeşleştirmemene sevindim..ama mutlaka karakteri yaratan kendisinden bi şey katıyor,mutlu aile tablona bayıldım!:)

    YanıtlaSil
  4. mutlu aile tablom diğerindeydi ama:) aa iyice karıştırdın sen:)

    YanıtlaSil